Günümüzde teknoloji, iklim değişikliği ile mücadelede gerek sera gazı emisyonlarının azaltımı gerekse iklim değişikliğine uyum eylemi bağlamında başvurulan temel araçların başında gelmektedir.
Teknolojinin bu süreçteki rolü esasında güncel iklim değişikliği uygulamalarının ve politikalarının enerji sektöründe dönüşüm olmak üzere yeşil dönüşümdeki öneminin daha da belirginleştiğini ortaya koymaktadır.
KÜRESEL EMİSYONLARIN 2050 YILINA KADAR AZALTILMASI GEREKLİ
İklim değişikliğinin etkilerinin her geçen gün daha da açık bir şekilde hissedildiği bu zamanda acil iklim eyleminin sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesi en verimli ve temiz araçların kullanılmasını gerekli kılmaktadır. 2050 yılına kadar azaltılması gereken küresel emisyonların yüzde 70’inin mevcut teknolojilerle sağlanabildiği dikkate alındığında net sıfır emisyona ulaşmanın temiz teknolojilerin yaygınlaşmasını gerektirdiği giderek daha açık ve önemli bir hale gelmektedir.
Bu çerçevede mevcut teknolojilerin gerekli emisyon azaltımının önemli bir miktarını sağlayabileceği ve bu bağlamda emisyon azaltımına etkisi düşünüldüğünde bu teknolojilerin üretim süreçlerinde kullanımının yaygınlaştırılması iklim değişikliği ile mücadelede kritik ve dünya genelinde giderek önem kazanan bir husustur.
Diğer yandan net sıfır hedefine ulaşmak için gereken emisyon azaltımının yüzde 30’u ise karbon tutma ve depolama gibi yeni teknolojilere bağlı bulunmaktadır. Yeni teknolojilerin geliştirilmesi ve piyasaya sunulması ile özellikle emisyon azaltımı zor olan süreçlerdeki emisyonlar daha kolay yönetilebilmektedir. Fakat bunların birim azaltım maliyetleri oldukça yüksek seyretmektedir.
Bununla birlikte iklim değişikliği ile mücadele eyleminde önemli birer aktör olan söz konusu teknolojilerin yaygınlaşmasını geciktirmek ise iklim krizine rağmen ekonomilerin karbon yoğun büyümeye devam etmesine ve küresel emisyon azaltım hedefine ulaşmanın daha da zorlaşmasına sebep olacaktır.
Bir umut ışığı olarak günümüzdeki teknolojik gelişmeler ve yatırımların artması ile önemli birer temiz enerji kaynağı olan rüzgâr, güneş enerjisi ve batarya gibi düşük emisyon teknolojilerinin birim maliyetleri 2010 yılından itibaren yaklaşık yüzde 85 oranında düşmüştür. Bu durum 2030 yılına gelindiğinde düşük emisyonlu enerji sektörüne geçiş sürecini gerçekleşebilir kılması açısından ümit vadetmektedir.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakan Yardımcısı Türkiye İklim Değişikliği Başmüzakerecisi Prof. Dr. Mehmet Emin Birpınar
Bahse konu enerji teknolojilerinin yanında tarım, orman, binalar, ulaştırma ve sanayi sektörlerinde de yeni teknolojiler sayesinde önemli emisyon azaltımı sağlanabilmesi ise teknoloji konusunun rasyonel bir şekilde yönetilmesinin iklim değişikliğine katkısının son derece geniş olduğunu ortaya koymaktadır.
İklim değişikliği ile mücadele eylemi kapsamında Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan 2053 yılı için net sıfır emisyon hedefini yeşil kalkınma devrimiyle bir bütün olarak açıklamıştır. İşte tam da bu noktada Ar-Ge ve yeşil dönüşüm çalışmalarının önemi ve kilit rolü ortaya çıkmaktadır.
Türkiye’nin Paris Anlaşmasına taraf olması, net sıfır emisyon hedefini müteakip temiz teknoloji alanında Ar-Ge ve yatırım faaliyetlerine hız verilmesi, hem ekonomik açıdan hem de çevresel öncelikler açısından elzem bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Son zamanlarda kriz olarak tanımlanan iklim değişikliği sadece temiz teknolojilerin gelişmesi için değil özellikle üretim süreçlerinin dönüşümü için de kritiktir.
Buna göre kriz olarak addedilen bu dönem aynı zamanda krizin yönetilebilmesi neticesinde fırsata dönüştürülebilecek bir sıçrama noktası da olabilecektir. Ülkemiz tam da bu amaçla uyumlu olacak şekilde yeşil dönüşümün getirdiği süreçten mümkün olduğunca az etkilenmek ve süreci ekonomimiz adına fırsata çevirmek adına düşük karbonlu teknolojileri odağına almaktadır.
Sayın Cumhurbaşkanımızın sıkça altını çizdiği gibi iklim değişikliği ve bunun yol açtığı meseleler insanlığın ortak meselesi haline gelmiştir. Bu minvalde iklim değişikliği ile mücadelede küresel ölçekte bir bayrak gemisi olan ülkemiz Ar-Ge ve yenilik alanları arasında yenilenebilir enerji teknolojileri, enerji depolama, karbon tutma ve depolama, çevre duyarlı tarım, ekosistem restorasyonu, şehir planlama teknolojileri, elektrifikasyon, yeşil altyapı ve biyo-tabanlı hammaddelere yönelik çözümler ortaya koymak adına önemli çalışmalar yürütmektedir.
Ülkemizde bu alanlarda daha fazla ilerleme kaydedilmesi ve net sıfır hedefi doğrultusunda dönüşümün sağlanması ise Ar-Ge ve yenilik ekosisteminin harekete geçirilmesi mecburiyetini beraberinde getirmektedir. Bu kapsamda öncelikli olarak 2053 net sıfır emisyon vizyonu çerçevesinde gereken dönüşümü dikkate alan bir teknoloji yol haritası hazırlanması, kurumlar arasındaki koordinasyonu, dayanışmayı güçlü hale getirmeyi odağına koyan bir yaklaşımın ortaya konulması, bakanlıkların her birinin kendi alanlarında geliştirdikleri çeşitli programları uygulayarak iklim değişikliği konusundaki dönüşüm sürecine katkıda bulunmaları önem arz etmektedir.
Elbette bu bilimin, teknolojinin ve üretimin merkezi bir ülke olmayı, sürdürülebilir bir şekilde yüzyıla liderlik edecek bir yönetim anlayışını da beraberinde getirecektir. Bilim ve teknolojide bölgemizde ve dünyada bir cazibe merkezi olmanın, iklim değişikliği ile mücadelenin beraberinde getirdiği fırsatlarla ilişkilendirmekten geçtiği ise ülkemizde özel sektörün Ar-Ge çalışmalarına katılımını artırmak, bu alanlarda kamu-üniversite-özel sektör işbirliğini geliştirmek ile senkronize bir platformda hareket etmek ile yakından ilişkilidir. Buna ek olarak ulusal ve uluslararası işbirliğini geliştirmek teknoloji çalışmaları için uluslararası finansmanın daha güçlü bir şekilde harekete geçirilmesi açısından yüksek bir önemdedir.
İklim değişikliği meselesine çözüm olarak beliren yeşil dönüşüm sürecinde Türkiye teknoloji kapsamında önemli gelişmeler kaydetmiş olup sürece daha etkili cevap verebilmesi adına tüm kurumlarıyla dönüşümün gerektirdiği stratejileri ve politikaları belirlemesi gerekmektedir. Bu strateji ve politikaların ortaya konulması, teknolojilerin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması sadece iklim değişikliği ile mücadeleye değil ülkemizin teknoloji bağlamında üretim süreçlerinde de ilerleme kaydetmesine imkân sağlaması bakımınındın değerlidir.
Bu noktada Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının bağlı kuruluşu olan İklim Değişikliği Başkanlığı tüm çalışmalarda teknoloji konusunu detaylı bir şekilde ele almaya önem veren yeni bir döneme girmektedir. Bu çerçevede Türkiye’nin Ulusal Katkı Beyanı katılımcı ve şeffaf bir anlayışla uzun dönemli net sıfır hedefimiz göz önünde bulundurularak, sektörel teknolojik dönüşümler dikkat alınarak hazırlanmıştır.
ÜLKEMİZ İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN MENFİ ETKİLERİNE KARŞI KIRILGAN BİR POZİSYONDADIR
2053 yılı için uzun dönemli iklim değişikliği stratejisi ve azaltım ve uyum konularına yönelik 2030 vizyonlu iklim değişikliği eylem planlarını da güncelleme çalışmalarına devam edilmektedir. Yürütülen tüm bu çalışmalarda teknoloji önemli bir bileşen olarak yer almaktadır. Bu haseple ülkemizin gelişmekte olan bir ülke olarak net sıfır hedefine ulaşma çabası hem küresel bazda iklim değişikliğiyle mücadeleye katkı sağlayacak hem de yeşil kalkınmanın anahtarı olacaktır.
Ülkemiz bulunduğu coğrafya bakımından iklim değişikliğinin menfi etkilerine karşı kırılgan bir pozisyondadır. Bunun yanında dünyadaki üç ekolojik bölge olan İran-Turan, Sibirya ve Akdeniz iklim özelliklerine sahip olması doğanın sunduğu geniş imkanları ve fırsatları da beraberinde getirmektedir. Bu açıdan kaynak çeşitliliği ve verimliliği konusunda dünyaya örnek teşkil edebilecek imkânları fırsata çevirmek adına yenilikçi yatırımlar ve teknolojik gelişmeler yüzyıla damga vuracak atılımlara da zemin hazırlamaktadır.
Örneğin son yıllarda özellikle kaynak verimliliği kapsamında yürütülen temiz üretim, döngüsel ekonominin en iyi örneklerinden biri olan sıfır atık hareketi ve ürün ve hizmetlerin çevresel ayak izlerini azaltan çevre etiketi gibi uygulamalar ülkemizde büyük bir potansiyelin varlığına işaret etmektedir. Ülkemizin yerli elektrikli aracı TOGG iklim değişikliği ile mücadele sürecinde önemli bir rol üstlenmesi bakımından bir dönüm noktasını temsil etmektedir.
YILLIK BAZDA 7 MİLYAR DOLAR TUTARINDA BİR FOSİL YAKIT İTHALATI ÖNLENDİ
Ülkemiz ayrıca enerji alanında da büyük bir dönüşüm hamlesini hayata geçirmiştir. Buna göre son 20 yılda yenilenebilir enerji kurulu gücünde 3 katın üzerinde büyüme gösteren ülkemiz güneş ve rüzgâr enerjisi yatırımları ile yıllık bazda 7 milyar dolar tutarında bir fosil yakıt ithalatını önlemiştir.
Türkiye’nin hızla gelişen bir ülke olması beraberinde yoğun enerji ihtiyacını da getirmektedir. Hâlihazırda enerjide yaşadığımız dışa bağımlılık teknolojiye ilişkin adımlar atılmadığı takdirde bu sefer teknolojide dışa bağımlılığa sebep olacaktır. Teknolojide dışa bağımlılığın önlenmesi ancak ulusal bir program ile temiz teknolojilerin geliştirilmesi, yaygınlaştırılması ve yatırımların artırılması ile aşılabilecektir.
Son yıllarda kaydedilen gelişmeler ve kilit alanlardaki teknolojik ilerlemeler bu çabaları destekler niteliktedir. Yüzyıla liderlik etme hedefinin önemli bir nüvesi de ülkemizin kimi alanlarda temiz teknoloji transfer ederken kimi alanlarda ise temiz teknoloji ihraç eden bir ülke olmalıdır. Bu yaklaşımla temiz teknoloji ihracatımızın artması özellikle gelişmekte olan veya az gelişmiş ülkelerle iş birlikleri kapsamında ülkemizin iklim alanında bölgesel lider olma hedefine ulaşmasında da önemli bir rol oynayacaktır.
TÜRKİYE YÜZYILI’NIN BUGÜNDEN TASARLANMASI OLDUKÇA ÖNEMLİDİR
Sayın Cumhurbaşkanımızın da Hedef 2053 Net Sıfır Emisyon “AR-GE ve Yenilik Atılımı” Koordinasyon Toplantısı’nda belirttikleri üzere dijitallik, sürdürülebilirlik, üretim, verimlilik, iletişim, kalkınma yüzyılı planladığımız bu dönemde anahtar esaslar olarak iklim değişikliği ile mücadelede hepimize rehberlik etmektedir. Yeşil kalkınma hamlesi ve 2053 hedefi doğrultusunda tüm imkânlarıyla çalışmalarını bir üst aşamaya taşımaya gönüllü olan ülkemiz, bu amaç doğrultusunda ihtiyacı olan tüm kapasiteyi bünyesinde bulundurmaktadır. Bu itibarla gelecek nesillerin bizlere emaneti olan Türkiye Yüzyılı’nın bugünden tasarlanması oldukça önemlidir.